KURT YAVRUSU
  GAZETELERDEN ÖNEMLİ HABERLER ARŞİVİ - 5
 
 

ARTIK YETER ! KAÇINCI 15 ŞEHİT


Kukla Irak hükümeti ile yapılan anlaşmanın mürekkebi kurumadan Bayram'a 3 gün kala 13 şehit daha verdik

Kuzey Irak'a girmek için daha neyi bekliyorsunuz
Kuzey Irak operasyonu için ne kukla Irak Hükümeti'nin, ne ABD'-nin iznine ihtiyaç var. BM yasaları bunu bir hak olarak veriyor
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, Nisan ayından bu yana Kuzey Irak'taki terör yuvalarının temizlenmesi için bir operasyon yapılmasının şart olduğunu, ancak bunun için siyasi iradenin gerekli olduğunu defalarca dile getirdi.
SİYASİ irade askerin bu isteğini, Meclis'ten bir tezkere geçirerek yerine getirmek yerine ABD nezdinde teşebbüste bulundu. ABD ise, kendi silahlarıyla kan döken PKK'nın Kuzey Irak'tan atılması için 'Irak hükümeti ile anlaşın' dedi.
Kendi güvenliğini sağlamaktan aciz Irak yönetimi ise peşmergenin ağzına bakıp sürekli yan çizdi. K. Irak kaynaklı terör de kan dökmeyi sürdürdü. Şırnak'taki son saldırının ardından BM'nin tanıdığı meşru müdafa hakkını kullanmamız bekleniyor.

DTP taktik değiştirdi saldırılar birden arttı
'PKK'ya kardeşim değil, terörist de...' çağrılarının iktidar kanadından da yükselmesiyle DTP sertliğe yöneldi. Buna paralel olarak da Meclis'te temsil ettikleri kanlı terör örgütü PKK'nın kanlı eylemlerinde belirgin bir artış gözlendi.

İŞBİRLİĞİ İÇİNDELER
ŞIrnak'ta devlet yanlısı 12 Kürt vatandaşın öldürülmesinin üzerinden 3 gün geçmeden Şırnak'ta 13 askerimizin şehit edilmesi DTP ve PKK arasındaki organik bağ ile söylem ve eylem birliğini ortaya koydu.

Avcılarda parka bomba koydular
Mustafa Burcu Parkı'nda çöp konteynırına konulan el yapımı boru tipi bombanın patlaması sonucu biri polis 5 kişi yaralandı. Ambulanslarla hastaneye kaldırılan yaralılardan birinin durumu ağır...

Cumhurbaşkanı Gül'ün Güneydoğu gezisi sırasında ziyaret ettiği 23. Jandarma Tümen Komutanlığı'na bağlı 13 kişilik tim, operasyonların yoğunlaştığı Gabar Dağı'nda devriye gezerken saat 14.30 sularında kalabalık bir PKK'lı grubun kahpe saldırısına uğradı.

BOMBA, ÇAPRAZ ATEŞ
Terörİstler, Geçit Boğazı bölgesinde askerlerin üzerine el bombası atıp, ardından uzun namlulu silahlarla çapraz ateş açtı. Saldırıda timdeki biri astsubay 13 asker de şehit oldu. Saldırının duyulmasının ardından bölgeye çok sayıda birlik sevkedilerek geniş çaplı operasyon başlatıldı.

TERÖR KURULU TOPLANDI
Hava destekli operasyon devam ederken, bölgeye Özel Harekat Timleri indirildi. Teröristlerin kaçış noktaları tutuldu. Sınırdaki birlikler en üst düzeyde teyakkuzda. Gelişmeler Ankara'da şok etkisi yarattı. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu acilen toplandı. Sınır ötesi operasyon gündemde.
--------------------------------------------------------------
 

DOSTUMUZ AMERİKA!
                                             Rıza Zelyut

   Amerikan yönetimine de Amerikan Temsilciler Meclisi'ne de teşekkür ediyorum:
'Türkler Ermenilere soykırım uyguladılar!' diye bir karar aldıkları için.
Adamlar; başımıza çuval geçirdiler uyanmadık ama son olarak en alçakça iftirayı da resmi hale getirdiler.
Belki uyanırız diye düşündüğüm için onlara teşekkür ediyorum.
Yakın tarihe bir bakın: Atatürk döneminden sonra Amerika'yı kucakladık.
Demokrat Parti geldi; Başbakan Adnan Menderes kesin hedef olarak açıkladı: Küçük Amerika olacağız.
Allah rahmet etsin Adnan Bey'e...
Bugün onun dediği yere geldik. Tam küçük Amerika'yız, tam...
Amerikalı gibi düşünüyoruz. Amerikalı gibi yiyoruz. Amerikalı gibi tüketiyoruz.
Amerikalının geliri bizimkinin on katı...
Öyle Amerikalılaştık ki tüketimde biz onlara on tur bindirip yakalamak üzereyiz.
İstanbul'un her tarafı çarşı... Hem de Amerika ile yarışan çarşılar.
İçerisi arı kovanı gibi... Alıyorlar; alıyorlar... Alamıyor ise çalıyorlar...
Marka hastalığı, Amerikan hastalığı beynimizi iflas ettirmiş...
Küçük Amerika olmanın bundan ötesi var mı?
Üretmeden, elin parası ile tüketen çılgın bir millet haline geldik.

KULLAN BENİ
Amerikalılaşma politikada yükselme yolu oldu. Amerika karşısında secdeye varan politikacımız yalvarıyor: 'Ne olur kullan beni, kullan beni! Atma, delige atma; beni kullan, kullan!'
Büyük Amerika-Küçük Amerika ilişkisi bu demek: Efendi ile kölesi...O yalvardıkça büyük azıyor... Bu kez, eşkıyaya arka çıkıyor. Onu; Küçük Amerika'nın askerinin üstüne salıyor.
Küçük, çaresiz; eşkıyayı yok etmek istiyor ama Büyük parmağını sallıyor: Sakın ha! Sakın ha aklından öyle bir şeyler geçirme!
Küçük Amerika'daki küçük politikacı çaresiz. Halk çocukları için ağlarken; o, kendi çocuklarını garantiye almanın rahatlığı içinde anlatıyor:
'Bir ay sonra Büyük Amerika'ya gideceğim.
Orada Büyük Başkan'ı göreceğim.
Halimizi anlatacağım.
Bu PKK'ye bir çare bul diyeceğim.
O, beni sever.
Bir çare bulur.'
Büyük Amerika'dan cevap geliyor hemen: Siz, Ermenilere de soykırım uyguladınız...
Biz aşağılanmayı sineye çektikçe Büyük Amerika daha fazla aşağılıyor bizi...

HEY GİDİ İNÖNÜ
Yıl 1964... Kıbrıs'ta Rumlar Türkleri katletmeye başladığında dönemin başbakanı İsmet İnönü, Ada'ya çıkarma yapma kararı almıştı. Hem de bu işi yapacak gemilerimiz yokken... ABD Başkanı Lyndon Johnson, Rumları korumak için Türkiye'yi tehdit etmişti. İşte o zaman Başbakan İsmet İnönü, Time Dergisi muhabirine Nisan 1964'te verdiği demeçte, 'Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır!' demişti.
İşte Büyük Amerika'ya Küçük Amerika'nın kafa tuttuğunu gösteren tek örnek budur.
Peki şu anki başbakanımız ne yapıyor?
Maalesef sadece ve sadece yalvarıyor...
Niye kendi vatandaşına attığı fırçaları bizi sıkıştıran ABD yönetimine atmıyor?
Ey millet, ne hale düşürüldüğümüzü görüyor musunuz?
***
1946 yılından başlayarak Amerika için çalıştık. Yetmedi; ülkenin yönetimini de onlara bıraktık.
Para bulmak için Sovyetler Birliği'ne yanaşmaya kalkışan Adnan Menderes'i bir darbe ile indirten ve astıran onlardır. 12 Eylül öncesinde bizim darbecilerle birlikte ülkemizi kan gölüne çevirten de orasıdır. 1974'te Kıbrıs'a çıktık diye askerimizi silahsız bırakan da Amerika'dır. Maraş'ın, Çorum'un gerçek katili Büyük Amerika'dır... Fakat, bizim en akıllımız bile hala onun maşaları ile uğraşır.dost ve müttefiktir.
Asıl acı olan şudur:
Oradan izin almayan kimse başbakan olamaz; olamamıştır.
Sandığa gidişimiz, demokrasicilik oynayışımız, anayasalar yapışımız sadece bu gerçeği gizlemek için düzenlenmiş bir tiyatrodur.
Yani egemenliğimiz kayıtsız şartsız milletimizin değil, Büyük Amerika'nındır.
Halkımız her seçimde işte bu düzene oy verir de farkında değildir.
Bizim yazdıklarımız doğru çıkıyor ama halk bizi değil ABD'nin emirberi politikacıları tutuyor.
Tutsunlar bakalım...
Verdikleri oy kurşun olarak, zam olarak, yozlaşma olarak onlara geri dönüyor...
NOT: Milletimizin mübarek Ramazan Bayramı'nı en içten duygularımla kutluyorum.
---------------------------------------------------

BOR MADENİ VE BUSH´UN YECÜC VE MECÜC´Ü TÜRKLER Mİ?                                                        

R.Kaan Kurt                     15/10/2007
Ahit Sandığı - Filozof taşı - Bor Madeni ve Bush'un Yecüc ve Mecüc'ü Türkler mi? 

Günümüz dünyasında olup biten siyasi ve ekonomik hadiseleri a) Dinler Tarihini b) Ezoterizmi bilmeden tam olarak anlamak mümkün değildir.

Dikkat edilirse Yeni Dünya Düzeni'nin ilk uygulamaya koyduğu BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) a) Yeni bir bölge ve yeni devletler haritası b) Yeni bir post-modern enerji ulaşım ve yeni nesil enerji sistemi c) Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak özellikle Anglo Sakson coğrafyasının ihtiyaç duyabileceği "yeni yurt" ihtiyacını d) En önemlisi ve hiç açıkça dile getirilmeyeni de yeni bir post-modern çağ din haritası çizme iddiasındadır.

Kudüs - Babil - Kapadokya - Efes - İstanbul ile sembolize edilen topraklar a) Paganizmin - Ezoterizmin b) Yahudiliğin c) Hıristiyanlığın "Where God has Walked" (Tanrı'nın yürüdüğü topraklar) olarak adlandırdığı bölgedir.

Dünyada dinin önemi gittikçe artarken öte yandan bir tarafta "New Age" (Yeni Çağ) tarikatları, Panteist - Kabalist Ezoterik Örtülü Pagan Apokaliptik (Kıyametçi) gizli örgütler diğer yanda aleni Ateist oluşumlar tırmanıyor.

Din halk nezdinde yükselirken kısaca Ezoterizm diyeceğimiz pagan inanç sistemi eğitimli ve ekonomik olarak ortanın üstündeki yönetici - seçkin kesimde tırmanıyor.

Amerika'da iki zıt kutbun kitapları milyonlarca satarak best seller oluyor. Mesela, Christopher Hitchens'in "God is not Great" adlı Türkçe'sini yazmak istemediğim Ateizmi savunan kitap ABD'nin muhafazakâr eyaletlerinde bile en çok satanlar arasında.

Buna mukabil Evanjelist Hıristiyan (Hıristiyanlığın en katı tarikatlarından olup ABD Başkanı Geore Bush da bu tarikat üyesidir.) Timoty Lehaye ve Philip Jenkins'in seri kitapları Left Behind (Geride Kalanlar) : Dünya Savaşta günümüzde 60 milyondan fazla kopya sattı.

Bir başka hususta örnek, merkezi Amerika'nın Şikago şehrinde bulunan oldukça prestijli bir okul, "Moody İncil Enstitüsü"nde ders verecek hocalar ve öğrencilere ilk gün şu metin mecburi olarak okutulup imzalatılıyor: "İncil Tanrı'nın değişmez sözüdür. Hatasızdır. Bütünüyle ve her kelimesiyle vahiydir. Kelimesi kelimesine, mutlak vahiy."

İncil'den bir alıntı yapalım.

"İncir ağacından ders alın. Dalları filizlenip yapraklarını sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde, bütün bu olacakları görünce bilin ki insanoğlu; yakındır, kapıdadır. Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak." (Matta 24: 32-34)

Bu kıssa ne anlama geliyor?

Evanjelist Hal Lindsay, bunun Tanrı'nın kendisinden gelen değişmez bir söz olduğu düşüncesiyle, İncil'de "incir ağacının" sık sık İsrail'in imgesi olarak kullanıldığına dikkat çekerek yukarıdaki İncil pasajını şöyle yorumluyor.

Yaprakların sürmesi ne demek olabilirdi?

Bu millet (Yahudiler) bir mevsim boyunca hareketsiz yattıktan sonra (kış), tekrar dirilecek. Ve İsrail ne zaman dirildi? 1948'de. İsrail bir kere daha bağımsız devlet haline geldiğinde İsa, sonun bir kuşak zarfında geleceğine işaret ediyordu.

Peki, çağımızda ortalama bir kuşak ne kadar sürer? 70 yıl.

Buradan yola çıkarak Matta 24: 32-34'deki kıssa, İsa'nın ağzından tanrısal bir esin olan öğreti: "Dünyanın sonu, İsrail'in yeniden ortaya çıkışından 70 yıl sonra, 2018 yılından önce bir zamanda gelecek."

Bu mesaja biz Müslüman Türklerin inanıp inanmaması, bunun doğru olup olmaması pek önemli değil. Yukarıdaki öğretiye inananların, inançları için neyi ne kadar yapacakları, göze alacaklarıdır.

Faucault Sarkacı ve Gülün Adı gibi kitapların yazarı İtalyan Umbarto Eco şöyle der: "Bir inancın ne kadar doğru olup olmadığı pek önemli değildir. İnananlarının onun için ne yapacağı, neleri göze alacağı önemlidir."

Türk toprakları pagan, Hıristiyan, Yahudi, Kabalist - Ezoterik inanç merkezlerinin kutsal saydığı merkezleri bünyesinde barındırmaktadır. Evanjelistlere göre Yuhanna İncili ve Vahiy'in yazarı havari Yuhanna İzmir Selçuk'taki Bazilikadadır. İlaveten ilk dönem Hıristiyanlığın yedi kutsal kilisesi, Efes, İzmir, Bergama, Akhisar, Salihli, Alaşehir ve Pamukkale kiliseleri Ege bölgemizdedir.

Ankara Batıkent Evanjelist Protestan Kilisesi Pastörü Daniel Wickwire'a göre Türkiye GAP projesini, Atatürk barajını yapmakla "Son Savaş" Armagedon Kıyamet Savaşı'na bilmeden büyük hizmet etti. (Tempo dergisi, 22 Aralık 2004)

Katolik Hıristiyanlığın ve kilise sisteminin kurucusu Pavlus Tarsus doğumludur.

Ortodoks Hıristiyanlık İstanbul'da doğmuştur. Ürgüp - Göreme Roma zulmünden saklanan ilk Hıristiyan ruhanilerin saklandığına inanılan kaya mağara evlerle doludur.

Yahudilik açısından ise Anadolu mutlaka fethedilmesi gereken "kâfir Edom"dur. Ve Anadolu'nun Fırat Dicle havzası Niğde, Nevşehir ve Kıbrıs dâhil "vaat edilmiş topraklar"dır.

Eski Ahit'ten bir alıntı:

"Babil ırmakları (Fırat ve Dicle RKK) kıyısında oturup Siyon'u andıkça ağladık; çevredeki kavaklara Lirlerimizi astık. Çünkü orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler, bize zulmedenler bizden şenlik istiyor, "Siyon ezgilerinden birini okuyun bize" diyorlardı.

Nasıl okuyabiliriz RAB'bin ezgisini el toprağında?

Ey Kudüs, seni unutursam, sağ elim kurusun. Seni anmaz, Kudüs'ü en büyük sevincimden üstün tutmazsam, dilim damağıma yapışsın! Kudüs'ün düştüğü gün "Yıkın onu, yıkın temellerine kadar" diyen EDOMLULAR'ın tavrını hatırla RAB.

Ey sen, yıkılası BABİL kızı, bize yaptıklarını sana ödetecek olana ne mutlu! Ne mutlu senin yavrularını tutup kayalarda parçalayacak insana! (Eski Ahit - Mezmurlar 137: 1-9)

Bugün Babil (Irak) yanıyor. ABD- İngiliz açık işgali, İsrail'in örtülü işgali Babil'i kan deryasına çevirmiş durumda. John Hopkins Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre yüz binlerce kişi öldürülmüş, yüz binlerce kişi tecavüze uğramıştır.

ABD, İsrail ve İngiltere ile AB "Edom ülkesinin" sahibi Türklere ve onun ordusuna Irak'ın kuzeyindeki oluşuma dokunamazsın, PKK terörüne karşı askeri harekât yapamazsın diyor.

Şairin dediği gibi, biz Türkler "İ…ne" diyenlere kükreyen, tecavüz edenlere ses çıkarmayan ruhsuz bir güruh haline mi geldik?

ABD Başkanı Bush, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra bir haçlı seferi başlatacağını söyleyerek niyetini açıkça belli etmedi mi?

Bush'un mensubu olduğu Evanjelist Hıristiyan tarikatı ile Yale Üniversitesi merkezli Kurukafa ve Kemikler Kulübü kıyamet günü, Armagedon Savaşı için yanıp tutuşuyor.

Irak'ın işgalinin ve BOP'un arkasında dini ve ezoterik inançlar ve hedefler var. Ekonomi ve petrol tek başına BOP'u ve Irak'ın işgalini açıklamaya yetmez. Sadece ekonomik sebepli bir hesap olsa bu kadar kan dökmeden de kolaylıkla neo-Liberalizmin çarkları döndürülebilirdi.

Peki, Babil'de, Edom'da ve Hinterlandı'nda ne olabilir? Neyi arıyor olabilirler?

1- Ahit Sandığı

2- Filozof Taşı (Felsefe Taşı), Nuh'un Gemisi

3- Hz. Musa'ya ait olduğuna inanılan 90 santimlik pirinç yılan figürü

4- Babil Kralı Nabukadnazar'ın yaptırdığına inanılan, Eski Ahit'in Daniel Kitabı'nda etraflıca işlenen "Altınbaşlı, kilden ayaklı" heykel.

Yahudiler, Hıristiyanlar ve Ezoterik güç merkezleri için Ahit Sandığı'nın bulunması gizli - açık sürgit bir savaşın sebebidir. Musa çağından M.Ö 586'da Babil Kralı Nabukadnazar'ın Kudüs'ü işgal etmesi, Süleyman Tapınağı'nı yerle bir etmesiyle bir daha ortalarda görünmeyen Ahit Sandığı'nın sırrı Tapınak Şövalyelerine gelip dayanıyor. Ahit Sandığı'na yüklenen işlevler ve yaptıkları hem dini hem ezoterik hem de ilmi olarak çok önemseniyor.

Yahudilik ve Hıristiyanlık dini açısından Hz. Musa Ahit Sandığı'nın içine Eski Ahit'in ilk beş kitabı olan Tevrat'ın orijinallerini koymuştu. On emir de oradadır. Exodus 40: 20 Musa'nın sonradan Tanrı'nın elinden çıkmış "şehadet"i Ahit Sandığı'na koyduğunu nakleder.

Sandık dehşet verici ve ölümcül kudretleri olan bir varlıktır. Kutsal Kâse ve Altın Post gibi kutsal arayışın birincil emanetlerinden biridir. Kutsal Kâse ve Altın Post'un soyut niteliklerinin tersine, somut hali Kutsal Kitap'ta zikredilen Ahit Sandığı elle tutulur bir konuma sahiptir. O İsrailoğulları'nın en değerli varlığıdır. Diğer üçü Kabala, Süleyman Tapınağı ve Eski Ahit'tir. Eski Ahit a) Dinsel yazı b) Tarih c) Kehanet demektir.

Yeri gelmişken bir hususun altını çizelim. Yukarıda saydığımız dört önemli kutsal-ezoterik figürün bulunabileceği coğrafya Ağrı Dağı, Anadolu'nun her tarafı, İstanbul, Babil ve Ortadoğu'nun tamamı.

Ahit Sandığı ve Nuh'un Gemisi'nde bulunması muhtemel olan bir "sır"dan söz ediliyor.

Adına "Filozof Taşı" veya "Felsefe Taşı" denilen aslında bir formül. Bu formül basit madenleri altın ve platine çevirebiliyor.

Bilim insanları, kuantum mekaniği alanında, maddenin aynı anda iki ayrı boyutta olabileceğini yakın geçmişte ispatladılar.

Milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki parçacıkların fiziki bir temas olmadan kuantum düğmelenmesi yoluyla birbiriyle bağlanabileceği artık doğrulanmıştır.

"Teleportasyon" yani uzaktan - temas olmadan taşıma gerçekleşmek üzere. Uzay - zamanı artık etkilenebilecek. Hava taşımacılığı için yer çekimine karşı koyan malzemelerin yapılabileceğine dikkat çekilmekte.

Tek atomlu altın ve platinin çevre dostu yakıt pillerinde, yani BOR madeni ile kullanılacağı günlerin geldiği, fosil yataklı yakıtların (petrol) yerini alacağı öne sürülüyor.

Altın ve platin grubu yüksek dönüş hızlı metallerden oluşan, sırrı çözülmemiş beyaz tozun keşfi yeni değildir.

Eski Mezapotamyalılar onu ŞEM-AN-NA diye adlandırırken Eski Mısırlılar MFKZT, İskenderiyeliler ve Nicolas Flamel gibi kimyacılar onu FİLOZOF TAŞI olarak adlandırmakta olup cennetten gelen bir hediye olduğuna inanmaktaydılar.

Özellikle simyacılar ve ezoterikler tarihin bütün dönemlerinde "kutsal aktarım tozu"nun olağanüstü;

a) Levitasyon-Dokunmadan havaya yükselme

b) Transmütasyon- Başka bir biçime girme

c) Teleportasyon- Uzaktan temas olmadan taşıma güçlerine sahip olduğunu iddia ettiler.

Günümüz ABD'sinde "İleri Araştırmalar Enstitüsü" bu materyali "egzotik madde" olarak tanımlıyor ve süper iletkenlik yeteneğinin "evrendeki en dikkate değer fiziksel özellik" olduğuna dikkati çekiyor.

1976 yılında felsefe taşının keşfi yolunda David Hudson'un ABD'nin Arizona eyaletinin Phoenix şehrinde başlattığı çalışma merkezi NSA'nın ajanları tarafından "usulüne uygun" ikazlara aldırmayan Hudson'un burnunu sürtmek için havaya uçuruldu. Evraklara el konuldu. Bir müddet sonra Hudson öldü.

Yunan mitolojisindeki Altın Post efsanesinin temelinde bu maddenin sırrını arayış yatarken, Eski Ahit'te Ahit Sandığı'nın benzer özellikleri taşıdığı zikredilmektedir.

Bir başka iddia, tabii monatomik ana maddeden üretilen, yani altın ve platinden üretilen ilaçlar kanseri vücuda hiçbir zarar vermeden 45 gün içinde iyileştirebilmektedir. Ancak ABD'deki ilaç tröstleri bunun da önünü kesti deniliyor. Ezoterizmin tanrı algısı ilahi bir varlık olarak değil, daha çok güçlü bir enerji şeklindedir. Hz. Musa hermetik gelenekte simya ustası olarak tanımlanır. Tevrat-Exodus'a göre Musa ateşin kullanımı yoluyla altının son derece dikkate değer biçimde sır dolu bir güç iletim tozuna dönüştürülmesini gerçekleştirmiştir.

Ezoterik inanca göre Ahit Sandığı, Exzodus'ta betimlenen Ahit Sandığı İsrail veya İbrani değil Mısırlılara aittir. Ve Hz. Musa'nın zamanından 1300 yıldan daha uzun bir süre öncesinden beri Horeb Dağı'nda bulunmaktaydı.

Orbitally Rearranged Monartomik Element (ORME) yörüngesel olarak yeniden düzenlenmiş tek atomlu element olarak tanımlanan beyaz altın tozu ve platin grubu metalleri eski Mezopotamya'da Şemanna, eski Mısır'da mfkzt olarak anılıyordu. Her iki durumda da "yukarıda giden ateş taşıydı". Bugünse yüksek dönüşlü, tek atomlu madde olarak biliniyor.

Tek atomlu metallerin veya platin grubu metalleri denilen elementlerin süper iletenler olduğu ifade ediliyor ve şu ilginç deney sonucu ortaya konuyor. Bu elementler vakum altında 1160 santigrat dereceye kadar ısıtılıp soğutulduğunda önce başlangıç ağırlığının yüzde 56'sına düşüyor, arta kalan yüzde 44 gözle görülmüyor, tartıda ortaya çıkmıyor ama ters işlemlerle tekrar başlangıç ağırlığına dönüyor, yani kaybolan yüzde 44 geri geliyor.

Bu deneylere bağlı olarak ABD ve dünya çapında 22 patent alınmış.

Davit Patterson, "Elektrik Genleri" Scientific American, Mayıs 1995, s.33-4'de: "Süper iletkenler beyin tarama için kullanılır ve düşünceleri bile ölçebilir. Bir süper iletken çok minik güçte manyetik alanlara bile duyarlıdır. Süper iletkenlik, elektrik iletkenliğinin tersine fiziksel temasa ihtiyaç duymaz" diyor.

Yaptığım araştırmada şu bulguya ulaştım."Monatomik altın ve PGM'ler (platin grubu metaller) "sinsi atomlardır" ve beden hücrelerinin birbirleriyle ışık dalgaları sistemi kullanan sinsi atomlar aracılığıyla iletişimde bulundukları açıklık kazanmıştır."

Bunun anlamı şu, bu elementlerin atomları yoluyla DNA etkilenebilmekte ve kanser tedavi edilebilmekte.

Altın ve platin metallerinin monatomik (tek atomlu) yüksek dönüş durumundayken endokrin salgı sistemini, insanın bilinç ve yeteneklerini olağanüstü düzeylere çıkartacak biçimde harekete geçirilebileceği de biliniyor.

İngiltere'de yayımlanan Daily Telegraph gazetesinin 1 Ekim 2000 tarihli nüshasında Edward Simpkins'in "Metallerin en değerlisi" başlıklı bir makalesi yayımlandı. Buna göre:

Dünyanın en büyük üreticisi ve hammadde tedarikçisi Anglo-Amerikan Platin Corporation'ın (Amplats) 2.8 milyar dolarlık gelirini örnek göstererek PGM'lere olan sanayi talebindeki artışı gündeme getirdi.

Genel Müdür Barry Davison "uzun vadeli talebin yakıt hücresi teknolojisinden gelmesinin beklendiğini" söyledi.

Makale, petrol şirketlerinin de "duvardaki yazıyı gördüklerinden" ötürü yakında yakıt hücresi işine girmeye niyetlendiklerinin açıklamasıyla devam ediyor.

Üstelik "Mercedes'in üreticisi Daimler-Chrysler, Opel üreticisi GM, BMW, Toyota ve Ford da dâhil büyük otomobil üreticileri yakıt hücreli arabalar denemekteydiler."

Johnson Matthey'in grup işletme müdürü Graham Titcomb, "Bunlar yakıt hücresinin içten yakmalı motorlara tek gerçek seçenektir. Bu yeni sektöre olan potansiyel talep muazzam" diye ekliyor.

İşte böyle bir güç mücadelesinin ekonomik boyutunda da Türkiye kilit ülke konumunda. Altın ve platin ile birlikte yakıt hücresinin temel elementi BOR. Borda dünya rezervlerinin yüzde 67'si Edom'da yani Türk yurdu Anadolu'da.

The Times'ın 13 Haziran 2002 tarihli nüshasında yer alan habere göre bilim adamları tek bir atomdan yapılan bir transistör yaptıklarını açıkladılar. Bunun anlamı şudur. Bir cümlenin sonundaki nokta büyüklüğünde küçük bilgisayarlar üretmek mümkün. Nanoteknoloji ve genetik alanında yeni bir çığır açılmakta. İntel'in 1993'teki işlemcisinin tek bir silikon yongası üzerinde 3.1 milyon transistör vardı. Daha sonra bu sayı 40 milyon transistöre çıktı. Son keşif ise bunun 100 ile çarpımı kadar. The Times'ın bilim muhabirinin yorumuna göre bu baş döndürücü gelişmeler "kaybolma noktasına" doğru gidiyor.

Hadisenin merkezinde hep altın, platin grubu metaller ve bor var.

ABD uzay mekiklerinin roket motorları ısı yansıtmak için altın alaşımla sıvanmıştır.

Dokunmatik telefonlar yüzde 33'e varan altın kaplama bağlantılar içerir.

ABD ve Batı dünyası altın ve platin grubu madenlere hatırı sayılır bir ilgi göstermektedirler.

1997 yılında dört bağımsız firma, Anglo Platinium, Rustenburg Platinium Mines (RPM), Potgieterstrust Platiniums (PPR) ve Lebowa Platinum Mines (Leplats) birleşerek Amplats (Anglo Amerikan platin şirketi) şirketini oluşturdular. Bu şirket 10 yıl içinde dünya platin üretiminin yüzde 70'ini kontrolü altına aldı.

İngiliz Sunday Telegraph gazetesi (1 Ekim 2000) altın ve platin grubu metallere olan bu büyük sıçramayı araştırdı.

Sonuç; Yakın gelecekte uygulamaya konulacak yakıt hücresi teknolojisi (bor temelli) ihtiyaçlarını karşılamak ve idame etmek üzere asil metal (altın, platin) piyasalarının yeni sahipliklerle baştan aşağı yeniden yapılandırılmakta olduğu gerçeği ortaya çıktı.

Gelelim Hz. Musa'ya ait olduğuna inanılan 90 santimlik pirinçten yılan figürü ve Babil Kralı Nabukadnazar'ın yaptırdığı altın başlı kilden ayaklı heykeline. Her ikisinin detaylı hikâyesini tarafımızdan yazılan "Evanjelizm Dünya İmparatorluğu ve Türkiye" kitabında bulabilirsiniz.

Kısaca bugün tıbbiyenin sembolü olarak kullanılan yılan ezoterizmin bilgelik ve iyileşme sembolü. Eski Ahit'te yılan "NHSH"dır. Çözmek veya bulmak anlamına gelir. Eski Ahit'in Eyüp kitabı ezoterik niteliği ile oldukça kafa karıştırıcıdır.

Babil (şimdiki Irak) bilgeliğin merkezidir ve Hz. Musa'nın pirinç yılanı ve Nabukadnazar'ın altın başlı heykeli (Eski Ahit Daniel Kitabı) Eski Ahit'te önemli bir yer tutar.

Evanjelist teologlara göre Hz. Musa'nın pirinç yılanı ve Nabukadnazar'ın heykelinin altın başı birbirinin tamamlayıcısı. M.Ö. 1350'lerde Eski Ahit'teki yılanın çöldeki İsrailoğullarını iyileştirmesi için bir çubuğa asılması gibi, İsa Mesih de dünyayı iyileştirmek için çarmıha gerilmiştir.

Kabalistlere göre İbranice telaffuzu "NACHASH" olan Musa'nın yılanı ile "MSHICH" (Mesih) kelimelerinin sayısal değeri 358'dir. Nabukadnazar'ın Ortadoğu'nun muhtelif yerlerine üç parçaya böldürerek ayrı ayrı gömdürdüğü Hz. Musa'nın yılanının bulunması muhtemel ülkelerden biri de Edom, yani Türkiye'dir.

Babil Kralı Nabukadnazar'ın heykelinin başı altındandı ve Babil İmparatorluğu'nu temsil etmektedir. Gümüş göğüs ve kollar Med-Pers İmparatorluğu, bronzdan olan kalça kısmı Mekadon-Helen İmparatorluğu, demirden olan bacaklar Roma İmparatorluğu ve kil-demir karışımı ayaklar bugünkü AB… Bize saçma gelebilir. Ama ABD'de 90, Brezilya'da 30 milyon Hıristiyan buna inanıyor. Başka ülkelerdeki kesin sayı bilinmiyor.

Heykeli meydana getiren malzeme baştan aşağıya doğru zayıflıyordu. Bu da saydığımız imparatorlukların günümüze doğru zayıfladıklarını göstermektedir.

Evanjelistler ve Kabalist Yahudilere göre kehanet önceden yazılmış tarih demektir… Daniel Kitabı ve İncil'de İsa Mesih'in dirilip Tanrı'nın imparatorluğunu kuracağına dair yeterli işaretler vardır. Daniel'in geçmişle ilgili sözleri gelecekte olacakların da gerçekleşeceğini gösterir.

Evanjelistler ve ezoterik güç merkezleri kudret, bilgelik ve iyileştirmenin sembolü olan Hz. Musa'nın yılanı ve Nabukadnazar'ın heykelini bir an önce ele geçirmek yarışındalar. Yani örtülü olarak birbiriyle savaşmaktadırlar.

Bu savaşta Yecüc ve Mecüc (Gog ve Mogog) nedir?

Gazetelere intikal etti. Başkan Bush Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a Irak'ın işgalinden önce, "Ortadoğu'da Yecüc ve Mecüc harekete geçti. İncil'in kehanetleri yaşanmaya başlandı, bana yardım etmelisin" demiş.

Bunun üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Chirac Lozan Üniversitesi profesörlerinden İncil uzmanı Thomas Römer'den bir rapor istemiş.

Tarih boyunca dünyada güç dengesi değiştikçe Yecüc ve Mecüc tanımı kısmen değişmekle birlikte Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarda genellikle Türkler "Gog ve Mogog"dur.

Tarihçi İsmail Hami Danişmend (1892-1967) Türkler ve "Yecüc ve Mecüc" (Gog ve Mogog) konusunu "Türklük Meseleleri" adlı eserinde teferruatlı bir şekilde ele almıştır.

"Kitabı Mukaddes'in muhtelif yerlerinde bahsi geçen "Gog-Mogog" ismindeki şahıslarla Kur'an'da "Yecüc ve Mecüc" isimleriyle zikredilen cemaatler hakkında Doğu'nun ve Batı'nın Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman membalarında (kaynaklarında) ne kadar efsane varsa Yahudilerle, Araplar bunların hepsini Türk ırkına isnat etmişlerdir." (İsmail Hami Danişmend, Türklük Meseleleri, s.106)

Türk ırkının atası olarak Tevrat etnografyasında, her biri farklı bir menşe ifade eden dört muhtelif ve muhtemel ata isnat edilmiştir: "Togarma, Tiras, Yecüc ve Mecüc".

Tevrat etnografyasında zikredilen isimlerden Kur'an'da sadece Yecüc ve Mecüc'ün ismi geçer. Tekvin'de bu isimler şahıs ismi şeklinde zikredilirken, Kur'an'da birer kavim (millet) ismi şeklinde geçmektedir deniliyor.

Evanjelizmin içinden çıktığı Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther (1483-1546) Yecüc ve Mecüc olarak İslam dünyasını göstermektedir. Dahası var…

Luther'e göre, "Türk Tanrı'nın falakası ve şeytanın hizmetçisi, buna hiç şüphe yok ve Türk de gerçek şeytandır." Devam edelim…

Martin Luther 26 Ekim 1529 tarihinde yazdığı mektuplarında Türk milletini Yecüc ve Mecüc (Gog ve Mogog) olarak tanımlamaktadır. İsa Mesih, melekler ve Evanjelistlerin bir tarafında yer alacağı Armagedon Savaşı, Yecüc ve Mecüc'e karşı verilecektir. (Ludwing Hageman, Martin Luther'in İslam Anlayışı, Çev: K. Kahramantürk, s.7)

Martin Luther, Nisan 1529'da yayımlanan "Türklere Karşı Savaşa Dair" adlı kitabında benzer görüşlerini tekrarlamaktadır. Görüldüğü gibi hem Yahudi-Hıristiyan teolojisi hem ezoterizm hem de yeni nesil enerji-süper iletkenler noktayı nazarından mesele çok ciddi ve vahim.

ABD Başkanı George W. Bush'un, Amerika'da yönetim aygıtını elinde bulunduranların ve 90 milyon Amerikalının bağlı bulunduğu Evanjelist tarikatının "son savaş", İsa Mesih, Deccal ile ilgili metinlerinde Türkiye'nin Yecüc ve Mecüc olduğunu yansıtan ve milyonlarca satan, dağıtılan yayınlara her yerde rastlanıyor.

"Rapturealert.com" adlı inter sitesinde "Türkiye'deki son Yecüc ve Mecüc gelişmeleri" (The latest gog ve mogog developments in Turkey) anlatılıyor. "Rapture" İsa Mesih'in gelip göğe kaldıracağı Evanjelistlerin temel inançlarından biridir.

Bu sitede, Türkiye'de İslami bir iktidarın İsrail'e karşı harekete geçeceği, sert tavırlı bir genelkurmay başkanının hem AB'ye hem de İsrail'e karşı tavır alacağı… Daha neler neler yer alıyor.

Evanjelistlere göre, Yecüc ve Mecüc İsrail'e saldıracak güçtür. Bu saldırı kıyamete giden yolu açacağından, onlara göre Türkler durdurulması ve fırsat varken yok edilmesi gereken güçtür.

"Bin yıl tamam olunca, şeytan zindanından çözülecektir. Ve yerin dört köşesinden olan milletleri, Yecüc ve Mecüc'ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır. Onların sayısı denizin kumları kadardır." (İncil-Vahiy 20: 7-11)

Eski Ahit'in Hezekiel bölümü 38: 1-6 ve Yaratılış 10: 1-7'de Yecüc ve Mecüc konusu işlenmektedir. Keza Hezekiel 39: 6, Tekvin 2:1, Tarihler 1:5'de de…

Peter Lorie, "Mesih ve Armagedon Kehanetleri, Din Alimlerinin Göremediği Şifreler, Dünyanın Sonu" adlı kitabının 137. Sayfasında Yecüc ve Mecüc olarak Türkleri ve İslam dünyasını göstermektedir.

Kur'an'da Yecüc ve Mecüc ile alakalı El Kehf(Mağara) suresi ve Enbiya (Peygamberler) suresinde hükümler yer almakta.

El Kehf suresi 83. Ayet: "Sana Zülkarneyn'den sorarlar. De ki: size ondan bir hatıra okuyacağım."

86. ayet: "Nihayet güneşin battığı yere varınca onu kara balçıklı bir göze de batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."

92-93 ve94. Ayetler: "Sonra yine sebebi izledi. Nihayet iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı. Dediler: Ey Zülkarneyn, Yecüc ve Mecüc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?"

96 ve 97. Ayetler: "Bana demir kütleleri getirin." İki ucu tam denkleştirince "körükleyin" dedi. Onu ateş haline koyunca da "Getirin bana üzerine erimiş bakır-katran dökeyim" diye seslendi. Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler."

Enbiya suresi:

95 ve 96. Ayetler: "Helak ettiğimiz bir kente-medeniyete yaşamak haram edilmiştir. Onlar bir daha geri dönemezler. Yecüc ve Mecüc'ün önü açıldığı zaman onlar her tepeden akın ederler."

104 ve 105. Ayetler: "Gün olur göğü, yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. İlk yaradılışta başladığımız gibi onu baştan yaparız. Üzerimizde bir vaad olarak biz bunu mutlaka yapacağız. Andolsun, zikirden sonra Zebur'da şunu yazmıştık: Yeryüzünde benim barışsever kullarım varis olacaktır."

Mısırlı, Yahudilikten Müslümanlığa dönen Mehammed Esed Yecüc ve Mecüc'ü şu şekilde yorumluyor: "Ve nihayet özellikle Enbiya suresinin 21: 96-97. Ayetlerine dayanarak Yecüc ve Mecüc'ün belli kavimler ya da varlıklar anlamında değil, fakat son saatin gelip çatmasından önce insan uygarlığının yok olmasına yol açacak bir toplumsal felaketler serisi anlamında, bütünüyle temsili bir unsur olduğunu söylemek son derece mantıklı olacaktır." (Muhammed Esed, Kur'an Mesajı-Meal, Tefsir, Çev: Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk, s.505-506)

Yaşar Nuri Öztürk'ün Yecüc ve Mecüc hususundaki yorumları da şöyle:

"Kehf suresi 83-101. Ayetler arasında hikâyesine temas edilen Zülkarneyn ve Yecüc-Mecüc hakkında da aynı tespiti yapmak zorundayız. Kur'an onların da kimlikleri hakkında bir şey söylememektedir. Söylenen Zülkarneyn'in birçok imkanla donatıldığı ve yeryüzünde güçlü kılındığı, Yecüc ve Mecüc'ün yeryüzünü bozguna verdiği (vereceği) ve bozgunlarının durdurulması için Zülkarneyn tarafından önlerine bir set yapıldığı (yapılacağı) dır." Yaşar Nuri Öztürk, Kur'an'daki İslam, 3. Baskı, s.277)

Enbiya suresinin 96-97. Ayetleri de Yaşar Nuri Öztürk'ün yorumuyla: "Burada da Yecüc ve Mecüc'ün kimliği hakkında hiçbir bilgi verilmemekte, sadece onların ilahi bir azabın habercileri gibi ortalığı kasıp kavuracakları bildirilmektedir." (Y. N. Öztürk, a.g.e, s.308)

Evanjelist Hıristiyan inancına göre, Yecüc ve Mecüc, Kıyamet Savaşı Armagedon ve bin yıllık İsa Mesih krallığının kronolojisi özetle şu şekilde bir seyir takip ediyor.

1- İsa Mesih'in yeryüzüne gelişi. (M.Ö. 4 civarı)

2- İsa Mesih'in çarmıha gerilmesi, (Kur'an'a göre çarmıha gerilmemiştir.) mezara konulması, iki gün sonra dirilerek göğe yükselmesi (M.S. 30)

3- Sır olan kilise-inayet dönemi

4- Evanjelistlerin (kilisenin) göğe alınışı. Muhtemel tarih olarak 2018'li yıllar civarı veriliyor. İsa Mesih'in yeryüzüne, bulutların üstüne kadar geldiği, diğer insanların ve dinden olanların fark etmediği ama aniden dünyada milyonlarca insanın kaybolduğu, bazı mezarların açıldığı geride milyarlarca insanın kaldığı (left behind) bir dönem. 2018 tarihi rastgele bir tarih olmayıp, İsrail'in kuruluşunun 70. Yılıdır.

5- Yedi yıllık türbülasyon (büyük kaos, sıkıntı ) dönemi. Bu dönem ilk üç buçuk yıl sonraki üç buçuk yıl olarak ikiye ayrılıyor.

· Bu dönemde gökyüzünde Evanjelistler (kilise) yargılanıyor. İsa Mesih (kuzu) ile inananları gökyüzünde ilahi düğün yapıyor, eğlenerek yeryüzündeki felaketleri seyrediyorlar.

· Aynı dönemde yeryüzünde ise şu gelişmeler yaşanıyor:

a- Roma İmparatorluğu canlanıyor.

b- Dinsel Babil'in başını çektiği Senkretik Din Liderleri Antikrist (İsa karşıtı), Deccal ile ortaklık, işbirliği yapıyorlar.

c- Yeryüzüne inen şeytan, deccal, sahte peygamber dünyayı ele geçiriyor. Şeytan krallığı kuruluyor. İnsanların alnına, deccalı kabul edenlerin mührü vuruluyor. İnananlar her türlü zulme uğruyor. Türbülasyon savaşları yaşanıyor. İsrail işgal ediliyor. Kudüs'teki Mescid-i Aksa ve Kubbetüs Sahra camilerinin yıkılarak yerine yapılan Üçüncü Süleyman Tapınağı yerle bir ediliyor. Bu dönemin ilk üç buçuk yılında Yuhanna İncili'nin Vahiy bölümünde anlatılan yedi mühür açılıyor, yedi borazan çalınıyor.

d- Kudüs'te iki Yahudi ortaya çıkarak İsa Mesih'in yeryüzüne geleceğini haber veriyor, mucizeler gösteriyorlar.

e- 144 bin Yahudi ve bir kısım insanlar İsa Mesih'e iman ediyor.

f- Yine Vahiy 16: 1 - 21'de sözü edilen yedi melek yedi tasını yedi farklı noktaya döküyor. Yedi melekten altıncısı Türkleri ilgilendiriyor. Altıncı melek tasını Fırat ırmağının merkezine, çıktığı yere boşaltarak ırmağı kurutacak. Fırat yatağında büyük bir yol açılacak. Şeytan, deccal ve yalancı peygamberin ağızlarından çıkan kurbağaya benzer kötü ruhlar tüm dünya krallarını İsa Mesih'e karşı Armagedon Savaşı için toplamaya gidecekler. (İncil - Vahiy 16: 12)

6- İsa Mesih üçüncü ve son kez melekler ve kilisesi (Evanjeslitler) ile birlikte herkesin görebileceği şekilde yeryüzüne inecek. Yedi yıllık türbülasyon dönemi Armagedon Savaşı ile sona erecek. İsa Mesih deccal ve sahte peygamberi öldürecek. Şeytan ve cinler 1000 yıllığına bağlanacak. Bu savaşta yeryüzündeki dört insandan üçü ölecek.

7- İsa Mesih'in 1000 yıl sürecek altın çağ krallığı. İnsanlar bolluk içinde mutlu bir bin yıl geçirecekler. Krallığın başkenti Kudüs olacak. "Eski Ahit peygamberlerinde bu çağla ilgili geniş açıklamalar var. Ayrıca Yahudiler Vahiy'in yazılışından önce Talmud olarak bilinen ek kitaplarında Mesih'in dünyevi hükümranlığının bin yıl süreceğini bildirir."

Davut'un tahtı (Kudüs) ve ülkesinde (İsrail) egemenlik sürecek. Egemenliğinin ve esenliğinin büyümesi son bulmayacak." (Eski Ahit - Yeşaya 9: 6 -7)

"İsa Mesih'in yeryüzüne gelişinde ilk icraatlarından biri 'Meleklerini gönderip dünyanın dört bucağında bulunan bütün seçilmişlerini' yani İsrail'i toplamak olacak." (Matta 24: 31)

"Yurtlarına yerleşen İsrail halkı bin yıllık dönemin bereketli, varlıklı, ruhsal hayatlı, saygın ve güçlü halkı olacak. İsrail halkı ruhsal uyanış dirilişinde, yeni baştan Tanrı'nın halkı olacak. Tanrısal vaatler uyarınca bin yıllık dönem de kendine özgü yetkilere kavuşacak." (Yeşaya 14:2, 49: 22-23, 66: 12-20, Zekeriya 8: 20-23, 10: 6-12, 12: 1-9)

Bin yıll

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol